Arayan Bulur

Arayış
Neyi aradığına karar vermekle başlar herşey. Eğer şifaysa aradığın ya da bir çözüm, beşeri bilimler çözer derdini. Ama gerçeği aramak farklıdır çok. Gerçeğin arayışı ancak felsefeyle mümkün olabilir. Lakin “gerçek” orada bir yerde gidilip bulunmayı bekleyen bir mutlakiyet değildir. Ona doğru atılan her adımda değişir, dönüşür. İşte bu dönüşüm ancak gerçeği arayanlar tarafından gerçekleştirilebilir ve “gerçek” kadim hikayecilikle kurulur. Gerçeğin peşine düşen onun ancak belli bir soyutlama düzeyinden anlaşılabilir olduğunu iddia edecektir. Ancak ne kadar soyutlanırsa soyutlansın, objektivite bir olasılıksızlık olduğundan sonunda adına gerçek denecek hikaye yine de birinin öznel kurmacası olacaktır. O öznel kurmaca ne kadar etraflıca düşünülerek yapılırsa, ne kadar iyi anlatılırsa, ne kadar objektif(miş) gibi yapılırsa ve bu hikayede ne kadar ısrarcı olunursa sonunda gerçek “o” olur. Ama gerçeği kurmak için girdiği arayış arayanı hasta eder. Gerçekle ilgilenmeksizin şifa arayan ise şifasını bulup hayata devam eder. Hikayesini en güzel kuran, dünyayı o hikayeye en çok ikna eden gerçeğin yaratıcısıdır. Gerçeği arayan aslında onu yazan, onu yaratandır. O yaratıcılıktır ki; ilahidir. Hem şifadır hem de dert.

Yorumlar